Anasayfa / ETİK/AHLAK / TELEVİZYON DİZİLERİ VE YAYINLARI MİLLİ DEĞERLERİMİZİ YOZLAŞTIRIYOR…!/Abdullah ÇAVUŞ

TELEVİZYON DİZİLERİ VE YAYINLARI MİLLİ DEĞERLERİMİZİ YOZLAŞTIRIYOR…!/Abdullah ÇAVUŞ

Ülkemizde yayında bulunan televizyon kanallarının yayınlarını incelediğimizde hemen hemen hepsinde benzer içerikli yayınlar yapıldığı görülmektedir.Program ve kanal ismi vermeden içerik bazında değerlendirme yaptığımızda televizyonlar yayınlarını aşağıdaki başlıklar halinde gerçekleştirmektedirler.

1- Aşk ve ihanet içerikli diziler

2- Mafya Dizileri

3- Aşiret dizileri

4- Terörle Mücadele İçerikli Diziler

5- Müzik Yarışmaları

6-Y etenek Yarışmaları

7- Bilgi Yarışmaları

8- Sağlık Programları

9-Dini İçerikli programlar

10- Kayıp Arama Programları

11-Aile içi Geçimsizlik İçeren Programlar

12-Yabancı Sinema Kuşakları

13-Eski Türk Filmleri

14-Polisiye Diziler

15-Gece hayatlarının anlatıldığı magazin programları

Mafya dizileri ile şiddeti içselleştirmekteyiz. Silah Ticareti Yapanlar İYİ MAFYA uyuşturucu satanlar kötü mafya olarak lanse edilmekte ve toplumda İYİ MAFYAYA karşı sempati oluşturulması sağlanmaktadır.

Özellikle gecekondu bölgelerimizdeki gençlerimiz bir zamanlar kendilerini bu mafya karakterleri ile özleştirmişler ve onlar gibi giyinmeye ve onların jargonundan konuşmaya başlamışlardır.

Hatta bazı MAFYA kahramanları dizilerde rol icabı öldüklerinde hayranları GIYABİ CENAZE NAMAZI kılmışlardır.

Aşk ve ihanet kokan diziler ise ülkemize yabancı dizilerden DALLAS disizi ile başlamış, YALAN RÜZGARLARI ile devam etmiş ve Pembe Dizi serileriyle sürmekte olan dizilerdir.

Bu diziler Türk Milletinin Milli ve Manevi Değerleri üzerinde adım adım ciddi tahribatlar yapmışlardır.

Yabancılar yapar da bizim televizyonlar bu tür dizi yapmazmı?

Ötesini bile yaptılar. Yerli dizilerimizde de alkol kullanımı, sigara kullanımı yakın akrabalar arasında aşk ve evlilik ihanetleri, evlere ayakkabı ile girmeler ve evlerin salonlarında İÇKİ BARLARI gözlerimizin içine içine sokuldu.

Şimdilerde ise sabah kuşaklarındaki sağlık programları moda oldu. Vatandaşlarımız doktora gitmek yerine bu programlardan hareketle sağlıkları için tedbirler almakta hatta ilaçlar kullanmaya başlamaktadırlar.

Hele hele her televizyonda bitkisel tedavi hapları veya ilaçları reklamları hiç eksik olmamaktadır.

Bu olumsuz etkileri saymakla bitirmemiz mümkün değildir.

İnsanların tutumlarını, davranışlarını, inançlarını etkileyen en temel unsur; ailesinde, toplumsal yapı içerisinde ve okulda aldığı eğitimlerle kazandığı değerlerdir. Toplumların kendilerine has kültürel tutum, davranış ve inançları sonucunda milli kültürleri oluşmakta ve milli kültür bağlamında milli ve manevi değerleri meydana çıkmaktadır.

Değerler, aileden, okul eğitiminden, yakın çevreden, yazılı ve görsel materyallerden taklit ya da model alma yolu ile öğrenilmektedir.

Değerler üzerinde araştırma yapan yabancı bilim adamları değerleri 6 kategoriye ayırmışlardır. Bunlar;

1-Ekonomik Değerler

2-Sosyal Değerler

3-Politik Değerler

4-Dinsel Değerler

5-Estetik Değerler

6-Teorik Değerler

Her ulusun olduğu gibi Türklerin de iyisi-kötüsü, güzeli-çirkini ve niçin yaşanacağı ve niçin ölüneceğini gösteren değerleri vardır.

Prof. Mahmut Tezcan Türk Milli Değerlerini

1- Aile

2- Eğitsel,

3-Ekonomik,

4-Dinsel,

5-Siyasal

6- Boş zamanlar değerleri

Olmak üzere 6 kısma ayırmıştır.

Ahiliğin yazılı kaynaklarından olan Fütüvvetnamelerde Türk ahlaki değerleri şöyle sıralanmıştır;

Doğruluk, cömertlik, dostluk, sadakat, kanaat, takva, tefekkür, vefa, ilim, amel, sabır, ihlas, sır saklamak, yalan söylememek, zina yapmamak, hırsızlık etmemek, hoca ve büyüklere saygı, insaf etmek, ayıbı örtmek, çiğ söz söylememek, kötü söze cevap vermemek, herkese iyilik yapmak, misafir sevmek, din farkı gözetmeden bütün insanları sevmek, herkesi bir görüp, kendini herkesten aşağı görmek”

Milli ve manevi değerler bir toplumu bir arada tutan en önemli unsurdur. Milli değerlerini koruyup yeni nesle doğru şekilde aktarmayı başarabilen milletler bekasını korumada ve küreselleşen dünyada milli benliğini yaşatma noktasında daha başarılı olmaktadırlar. Bunun günümüzde en güzel örneğini milli kültürünü kültür emperyalizminden korumayı başarmış olan Japonya oluşturmaktadır.

Türk’ün düşmanları onu savaşta yenemeyeceğini anlayınca hile, entrika, ahlaki çöküntü yaratma ve halkı birbirine düşürme gibi taktiklere başvurmaya başlamıştır.

Bununla ilgili olarak dönemin Fener Rum Patriği, Rus Çarı Alexandre’a gönderdiği bir mektupta “Türkleri maddeten yıkmak mümkün değildir, onun için önce onlardaki itaat duygusunu ve manevi bağlarını kesmek gerekir. Bunun en kısa yolu, Türklerin milli geleneklerine ve maneviyatlarına yabancı düşünceleri sokmaktır. Yapılacak şey Türklere hissettirmeden bu yıkımı tamamlamaktır.” Demiştir.

Türk milletinin yarınları olan çocuklara Türk’lerin ve milli değerlerinin aktarımı bu bağlamda büyük önem taşımaktadır. Çocuklara değer aktarımının sağlanmasında örgün ve yaygın eğitim ortamlarının büyük önemi vardır. Okullar değerler eğitiminin örgün eğitim yoluyla verilmesi noktasında büyük önem taşımaktadır.

Bununla birlikte çocuklar sadece okulda öğrenmemektedir. Bunun yanı sıra sosyal öğrenme kapsamında aile, arkadaş çevresi ve medya ortamları büyük önem taşımaktadır.

Özellikle iletişim çağının getirdiği sonuçlardan birisinin de yediden yetmişe nerdeyse herkesin televizyondan sosyal medyaya kadar olan geniş bir yelpazede görsel ve basılı medya ortamlarından etkilendiği gerçeğidir.

Günümüzde teknolojideki gelişmeyle birlikte ülke sınırlarının önemin kalmadığı ve küresel bir köy haline gelmiş olan dünyamızda sihirli kutu olarak tanımlanan televizyonların yanında, cep telefonları, tablet, masa üstü bilgisayarlar ve cep telefonları ile küresel bir kültür emperyalizmi yaşanmaktadır.

Günümüzde insanlar günde ortalama 5-6 saatlerini televizyonların karşısında geçirmekte olmalarına rağmen yılda ise sadece 5-6 saat kitap okumaktadırlar.

Televizyon dizi ve reklamları sayesinde kişilerin tüketim tercihlerinin yanında siyasi ve dini tercihleri üzerinde de belirleme yapma iddia ve hedefinde olan açık ve gizli yapılar mevcuttur.

Televizyon yayıncılığı başladığından itibaren yayıncılık faaliyeti, yönetenler tarafından yönetilenlere kendi mesajlarını iletmek üzere, çok önemli bir araç olarak kullanılmaya başlamıştır. Hakim güç unsurlarının mesaj iletme kaygısı, sadece egemenlik alanı ile de sınırlı kalmamış, dış dünyaya da bu mesajlarını vermek istemişlerdir.

Bu güç unsurları televizyonlar, sinemalar ve sosyal medya kanalları vasıtasıyla yapmış oldukları çizgi filmler, reklamlar, TV dizileri sinemalar vasıtasıyla ya doğrudan yada subniminal teknikleri kullanmak suretiyle insanları ve özellikle çocukları etkilemektedirler.

Anılan nedenler ile hayatiyetini izleyicileri ve takipçilerinden alacakları reklam ve /veya ürün satış gelirlerine bağlamış olan yazılı veya görsel basın ile sosyal medya hesaplarının Kamu Hizmeti Yayıncılığı ilkeleri doğrultusunda yayın yapan TRT gibi kuruluşlar ve/veya bu doğrultuda denetim yapan RTÜK ve BTK gibi birimlerin varlığı ve DENETİMLERİ ülke ve milletimizin geleceği açısından hayati öneme sahip bir husus olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bunların dışında TELEVİZYON YAYINLARININ OLUMSUZ ETKİLERİ konusunda araştırma yapmak ve alınacak tedbirleri belirlemek üzere TBMMM olarak ivedi bir araştırma komisyonu kurulmasının da faydalı olacağını düşünmekteyim.

Hakkında abdullah

Check Also

YENİ YOLSUZLUK TÜRÜ: PİPETÇİLİK/ YAZARI ABDULLAH ÇAVUŞ

PİPETÇİLİK:YAZARI ABDULLAH ÇAVUŞYolsuzlukla Mücadele konusunda eski İçişleri Bakanı sayın Sadettin TANTAN zamanında yapılan çok sayıda …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir