PİPETÇİLİK:
YAZARI ABDULLAH ÇAVUŞ
Yolsuzlukla Mücadele konusunda eski İçişleri Bakanı sayın Sadettin TANTAN zamanında yapılan çok sayıda operasyon ile 58. hükümet zamanında kurulan araştırma komisyonu çalışmaları ve bu çalışmalar sonucu Yüce Divana gönderilen çok sayıda siyasetçi toplumu büyük temizlik ve arınma hareketi konusunda beklentiye sokmuştu.
Bununla birlikte Yüce Divana gönderilen siyasetçilerin tamamının beraat etmesi ve TANTAN dönemi operasyonlarının akıbeti konusundaki belirsizlikler sonucu, ne yazık ki Yolsuzlukla Mücadele edilemeyeceği yönünde bir kanaat oluştu.
Yaşanan bu süreç sonucu toplum, yolsuzluk içerikli , Mafya, Hortumculuk, Tapınak Şövalyeleri, Nufuz Casusları , Kültürlü Hırsızlar, Kıravatlı Mafya ve Son olarak Ai Dibo Şirketleri gibi bir takım yeni kavramlarla tanışmıştır.
Yaşanan süreçler sonucunda, toplumsal tepkisizlik bir yana eline fırsat geçen herkes hırsızlık yapabilecek hale gelmektedir. Bu gün için çevremizi şöyle bir kontrol edersek, kapıcımız, trafik ışıklarında ki para isteyen çocuklar, şehirdeki otopark eşkıyaları, devlet dairelerinde ki çok küçük bedellere kadar inen rüşvetler, ilk öğretim okullarına kadar inen haraç çeteleri, Babasından kalan emekli maaşını almak için kocasından anlaşmalı boşanan kadınlar, yeşil kart başta olmak üzere sağlık sistemimizde ki küçük ölçekli ama çok sayıda ki yolsuzluklar vb. bütün olaylar sonucu, kendilerince küçük çaplı olduğu için mübah olarak görmek suretiyle haksız kazanç elde edenlere ise biz PİPETÇİ demekteyiz. Onlarca binlerce olan ve tek tek belirleyemeyeceğimiz bu PİPETÇİ’ lerin kazançları ise onlarca Hortumcuya bedel olacak rakamlara doğru hızla yol almaktadır. Kanımca asıl tehlike de buradadır.
Bize göre asıl tehlike Hortumcular değil, yaşanan bu sürece olması gereken Sivil tepkiyi vermeyen hatta yapanları takdir eden toplumsal yapıda ki bozulmadır.
02.01.2005 tarihinde yayınlanan gazetelerde yer aldığı üzere yalnızca bir İlimizde Yeşil Kart yolsuzlukları sonucunda yaklaşık 250.000 vatandaşımızın yeşil kartının usulsüz verildiği yada kullanıldığı için iptal edildiği belirtilmekte olup olayın ülke geneliyle kıyaslanması halinde vahametin yani Pipetçiliğin boyutları daha iyi anlaşılacaktır.
Aynı şekilde başka bir ilimizde de 200.000 civarında yeşil kart iptali olduğu ve ülke genelinde ise 5.500.000- adet yeşil kartın iptal edildiği belirtilmektedir.
Yıllardır yüksek enflasyon ortamında yaşayan ülkemizde, son yıllarda üst üste yaşadığımız ekonomik krizler sonucu, önce ticari ahlak etkilenmiş, verilen sözlerin yerine getirilememesi ve borçlanma anlayışının değişmesi, beraberinde pek çok yüksek değerleri de aşındırmıştır. Bu durum, ahlaki yozlaşmanın ve bunun sonucu olan bozulma, çürüme ve aşınma olarak tanımlanan yolsuzluğun temel nedenlerinden belki de en önemlisidir.
Sonuç olarak, toplumsal hayatımızın her alanında yaşanılan yolsuzluk, siyasal yaşam, milli kültür ve bürokratik yapılanmada ahlaki bir çöküntüye yol açmıştır. Ülkemizde bu gün yaşanan “ekonomik kriz”in bize göre en önemli sebebi de, bireylerde ve toplumda oluşan bu ahlaki çöküntü ve güven bunalımıdır.
Devlete ve hükümete olan bu güvensizlik sonucu, vatandaşlar yatırımlarını dövize ve altına yönlendirerek, birikimlerini ekonomik sistem içindeki bankalara yatırmamış ve yastık altında muhafaza etmeye başlamışlardır. Alman Merkez Bankasının markın euroya dönüşmesi esnasında, ülkemizde yaptığı bir araştırmaya göre, Türkiye’deki yastık altındaki Alman Markı miktarının, Almanya’daki tedavüldeki paradan bile çok yüksek olduğunu göstermiştir.
Yolsuzluk, kara para ve kayıt dışı ekonominin demokratik hukuk devleti üzerinde de olumsuz etkileri vardır. Zira bu tür faaliyetler ile yasalar hiçe sayılmakta, yozlaşma ve haksız rekabet sonucu toplumsal barış zedelenmektedir.
Yolsuzluklar bir taraftan, hukuk devleti ilkesini temelden zedelemekte, diğer taraftan ise ‘bütün vatandaşlar kanun önünde eşittir’ şeklindeki, Anayasa ilkesini de ortadan kaldırmaktadır. Bunların yanı sıra yolsuzluklar, siyasi otoriteye duyulan saygıya büyük zarar vermektedir. Siyasi otoritenin halk desteğinden yoksun kalması ise devlet ve milletin yabancılaşmasına neden olmaktadır.
Halbuki Türk Milleti’nin tarihinden itibaren gelen en büyük seciyesi, devlet kavramına olan bağlılığı ve saygısıdır. Yaşadığımız olaylar sonucu en önemli tehlike bize göre bu seciyenin sorgulanır hale gelmesidir. Yıllarca dış mihrakların yıkmak isteyip de yok edemediği bu kavram ne yazık ki yaşanılan yolsuzluklar nedeniyle, “artık tuzun da kokmaya başlaması”dan dolayı kendiliğinden sorgulanır hale gelmiştir.
Bu nedenle geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın eğitimlerinde; temel hak ve hürriyetleri, yasalar karşısındaki sorumlulukları, topluma zarar vermeyecek hal ve hareketleri, kamu malına en az kendi malı kadar önem vermeyi, insani ilişkiler gibi hususların müfredat programlarında açık ve çarpıcı bir biçimde yer almasını sağlayarak, kaybetmekte olduğumuz seciyelerin tekrar toplumda hakim olmasını biran önce temin etmek zorundayız. Kısaca derhal Pipetçi liğin önüne geçecek sosyolojik tedbirleri biran önce almalıyız.
Devlete hakim olan zihniyet ve kadrolar, yolsuzlukla mücadeleyi milli bir mesele gibi görmedikçe, yolsuzluğun temel sebeplerini ortadan kaldıracak tedbirleri kararlılıkla almadıkça, yolsuzluk hastalığından tamamen kurtulmak da mümkün olamayacaktır.
Bunun için ülkeyi yönetmeye aday olan siyasetçiler ile bürokratların, yolsuzlukla mücadelenin önemini anlayan, bu konuda uluslararası literatürü takip eden, hakkın hukukun kısacası adaletin milli birlik ve bütünlük açısından en önemli unsur olduğunu kavrayan, Misyon ve Vizyon sahibi kişilerden oluşması gerekmektedir.